Dünya Sinemasının mihenk taşlarından bir isim: Krzysztof Kieslowski ve Onun Sinema Yolculuğu.
“Sinema hiçbir şeyi değiştirmez; ama insanların birçok şeyi anlamalarını sağlar. Dünyayı değiştirecek olan şey filmler değil, o filmleri izleyen insanlardır.”
Bu sözlerin sahibi ‘’şair yönetmen’’ adıyla bilinen Krzysztof Kieslowski, sinemasının esas olayı görsellik olsa da büyük sorgulamalara girmekten ve diyaloglar ile insanları kendi içlerinde ahlaki tartışmalara sürüklemekten kaçınmaz.
21 Haziran 1941 tarihinde doğdu – yani bir savaş çocuğu – dönemin onda yarattığı izleri filmlerinden okumak da mümkün; solgun filtrelerle sokaklar, loş mekanlar ve hep bir ahlaki ikilemde kalmış karakterler…

İlk olarak itfaiyeci olmak isteyen Kieslowski kısa bir maceranın ardından kendini o meslekte bulamıyor iyi ki de bulamıyor. 🙂 Önce sahne sanatları okuyor sonra yarım bırakıp onun Kieslowski olmasının yolunu açan okula yani Lodz‘a kabul ediliyor. Roman Polanski , Andrzej Wajda gibi yönetmenlerle birlikte okuyup mezun olduktan sonra uzun bir süre belgesel üzerine çalıştı. İlk belgeselinde işçileri ve kent hayatını anlattı. “İstasyon“ isimli belgesel filmi ile mahkemelik oldu ve belgesel çalışmayı tamamen bıraktı.

“Bir insanın Komünist ya da Dayanışma Yanlısı olmasından, dinsiz ya da dindar olmasından daha önemli şeyler bulunduğunu fark ettim: Aşk, ölüm, yalnızlık, nefret, kaygı gibi… Bunlar pek sözünü etmediğimiz ama birlikte yaşadığımız, hayatımıza yön veren şeyler.”
Dekalog
Filmlerinde daha çok kim olduğumuzun, neden burada, yaşadığımız yerde olduğumuzu, kader kavramını ve iletişimsizliği irdeleyen Kieslowski en çok Polonya televizyonu için yaptığı on bölümlük Dekalog serisi ile bilinir. Her bölümü 60 dakikalık olan bu seri Hazreti Musa’nın on emrini işler. Bir dinin öğretilerini işlemiş olsa da herhangi bir dine bağlı olmadığını belirtiyor Kieslowski.
Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film
Öldürmeyeceksin maddesi daha sonra ‘’Öldürmek üzerine kısa bir film’’ ismi ile bir sinema filmi haline getirir.
Bir genç adamın bir taksi şoförünü öldürmesiyle başlayan hikayede suçlu, devlet mahkemesine çıkartılır ve bir avukat tarafından savunulsa da idam cezasına çarptırılır. Rahatsız edici idam sahnesi detayları ile bilinen film yönetmenin idam protestosudur.

Aşk Üzerine Kısa Bir Film
Zina yapmayacaksın maddesi de ‘’Aşk üzerine kısa bir film’’ ismi ile sinema filmi haline getirir. 19 yaşındaki Tomek, yalnız yaşamını doldurmak için karşı komşusu Magda’yı dürbünle gözetler.

Üç Renk Serisi
Fransız bayrağı renklerinden esinlenerek çektiği üç renk serisi yönetmenin en bilinen filmleridir. Mavi özgürlüğü , Kırmızı kardeşliği , beyaz eşitliği temsil eder.
Renk Üçlemesi için “Mavi, özgürlük; Beyaz, eşitlik; Kırmızı, kardeşlik… Bu üç kavrama, insanların günlük hayatlarında nasıl varolduklarını düşünerek, tamamen yaşamsal ve kişisel pencereden baktık. Bu idealler insan yapısıyla çelişkilidir ve bu kavramlarla tek tek karşılaştığınız zaman, onlarla nasıl yaşayacağınızı bilemezsiniz. İnsanlar gerçekten özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği ister mi?” diyor Kieslowski.
Mavi
Kendi kişisel tercihime göre renk üçlemesinin en güzel filmi.

Üç Renk üçlemesinin ilki olan filmde Julie, besteci olan kocasını ve kızını bir kazada kaybeder. Julie’nin iki seçeneği vardır: Ya geçmişin gölgeleri ile yaşamak ya da geleceği şekillendirmek ve yeni bir hayat kurmak. Ancak Julie’nin sürekli duyduğu ve kafasından çıkarmayı bir türlü başaramadığı bir müzik vardır ve kocasının hayatıyla ilgili gerçekler ortaya çıkacaktır.
Beyaz
Karol, Paris’te yaşayan Polonyalı bir kuafördür. Karısı ile boşanmasının ardından, kendini Paris sokaklarında meteliksiz ve pasaportsuz bulur ama bir arkadaşı onu bir bavulun içinde Varşova’ya kaçırır. Orada Karol eski karısından intikam almak için zengin olmaya karar verir.
Kırmızı
Cenevre’de geçen filmde Valentine, emekli ve kendisine oranla oldukça yaşlı bir yargıçla kurduğu ilişki ile kendi hayatının en büyük fırtınasını yaratır. Bir gün, ihtiyar adamın komşularının telefonlarını dinlemek gibi bazı psikolojik sorunlardan muzdarip olduğunu fark eder.
Yönetmenin diğer filmlerine bakacak olursak,
“Veronikanın İkili Yaşamı“ yönetmenin en sevdiğim filmlerinden biridir.
Ruh ikizliği, mistisizm ve özlem üzerine olan bu hikayede Fransa ve Polonya’da birbirinden farklı yaşam süren iki genç kadın vardır: Veronique ve Weronika. Kan bağları yoktur, hiç tanışmamışlardır ama fiziksel olarak aynılardır ve birbirlerinin varlıklarından haberdarlardır. En önemlisi, müzik yetenekleri vardır. Bir diğer benzerlikleri de kalplerindeki sorundur.
Amatör
Doğmak üzere olan çocuğunun videolarını çekmek isteyen Filip’in 8mm bir kamera satın almasıyla başlar. Giderek kamerasına bağlanan Filip, kasabadaki tek kamera sahibi olarak yerel parti adına çekimler yapar. İlk belgesellerini çekmeye başladığında ise bu takıntısı onu ailesinde sorunlara ve çeşitli çıkmazlara iter.

Personel
19 yaşında genç bir adam olan Romek bir tiyatro kumpanyasında terzi olarak çalışmak için Varşova’ya gelir. Ama sahne arkasındaki gerçeklikle karşılaşınca hayal kırıklığına uğrar.

İz
Kieślowski’nin ilk uzun metrajı olan bu film, bir kasabaya kurulan fabrikanın beraberinde getirdiği sorunları anlatıyor.

Huzur
Antek Gralak hapisten yeni çıkmıştır. Yaşadığı kasabayı terk edip Silezya’daki bir inşaatta çalışmaya başlar. Antek’in hayattan beklentileri sadece iş, yatacak yer, yemek, eş, televizyon ve huzurdur.

Diğer sinema filmleri,
Kör Talih (1981)
Sonu yok (ilk siyasal çalışması)(1984)
Yara (1976)
Not
Kieslowski ‘’Araf – Cennet – Cehennem’’ üçlemesinin senaryolarını yazdı ancak filme çekemeden hayata veda etti, acaba bu projesini bitirebilseydi ortaya nasıl filmler çıkardı?
Zbigniew Preisner ve Krzysztof Kieslowski
Zbigniew Preisner, Kieslowski sinemasında müzik büyük önem taşıyor özellikle “Renk Üçlemesi” ve “Veronika’nın İkili Yaşamı’nın” müziklerini inşaa ettiğini söyleyebiliriz ve “Dekalog”, “Veronikanın İkili Yaşamı” , “Renk Üçlemesi” filmlerinin müzikleri Zbigniew Preisner’e aittir peki Preisner’in müzikleri olmadan o anlatı bu derece derin ve güçlü olabilir miydi? Ya da Preisner’in müzikleri olmadan Kieslowki anlatmak istediklerini böyle anlatabilir miydi? Zannetmiyorum bu yüzden Preisner’e değinmeden edemedim.
Genelde Krzysztof Kieslowski’nin filmleri için yaptığı müziklerle tanınır ve Kieslowski’nin oldukça yakın arkadaşıdır. Kieslowski’nin ölümünün ardından “Requiem For My Friend“ isimli ağıdı bestelemiştir. Peki bu kadar mı sadece? Tabii ki hayır. Luis Malle’in Damagesi, Agnieska Holland’ın Secret Garden‘in soundrockları da Preisner’e aittir. 1955 Polonya doğumlu olan müzisyen halen müzikleri ile bizleri beslemeye devam ediyor.
Yorum Yap