Çayın Öyküsü
‘’Üç gün yiyeceksiz kalmak bir gün çaysız kalmaktan iyidir.’’ –Çin Atasözü
İlk çayı kim demledi? Çin’de doğumu gerçekleşen çay İngiltere’de nasıl moda haline geldi? Çay üzerine yazılan bir şiir biliyor musunuz? Çay sadece bir içecek mi yoksa daha fazlası mıydı? Çayın saati mi olur? İngiliz miyiz biz?
Türkiye’de Karadeniz ile özdeşleşen çay aslında yüzyıllarca önceye dayanan bir maziye sahip. O zamanlar tavşankanı mıydı bilmem; ama o kadar sevilmiş ki günü gelip ticarete yön veren nesnelerden biri haline gelmiş. Gelin şimdi çayın doğumuna, beynelmilel seyahatlerine hep birlikte tanık olalım.
İmparatorum Çay Hazır mı?
Bir Çin efsanesine göre ilk çayı, hükümdarlık dönemi MÖ 2737 – 2697’ye tarihlenen imparator Shen Nung demledi. Efsaneye göre Shen Nung, yabani bir çay dalıyla ateşi yelpazeleyerek içecek su kaynatıyordu, rüzgarın esmesiyle birlikte bitkinin bazı yaprakları suyun içine düştü. İmparator, karışımın hoş ve dinçleştirici bir içki olduğunu fark etti. Efsane işte! Aslında bu öykü bir uydurmadır. Yani çay bu kadar eski bir Çin içeceği değildir.
Tarihöncesi zamanlarda insanlar çay yapraklarının çiğnenince dinçleştirici ve yaralara sürülünce de sağaltıcı etkisini fark etmişlerdi. Çay, bir içecek olmadan önce bir ilaç ve yiyecek maddesiydi.
Çaydan bahseden en eski Çin kaynağı MÖ birinci yüzyıla, Shen Nung’un sözde keşfinden 26 yüzyıl sonraya aittir. Taoculuğun kurucusu olan ve MÖ altıncı yüzyılda yaşayan Lao – tzu, çayın yaşam iksirinin temel bir bileşeni olduğuna inanıyordu.
Para Değil Çay
Çayın çok açık bir derecede ekonomik bir yönü vardı. Yedinci yüzyılda Çin’in çay ticaretinin hacmi ve değeri artınca, büyük miktarda para taşımak zorunda kalan Fujian’lı tüccarlar yeni bir buluşa, kağıt para kullanımına öncülük ettiler. Ve asıl bomba kısım geliyor! Çayın kendisi de, kalıp biçiminde, bir para olarak kullanıma girdi. Çay belki de bu iş için bulunmuştu. Amaca çok uygundu. Gerektiğinde tüketilebilen hafif ve az yer kaplayan bir değer ambarıydı.
Kalıp şeklinde para olarak kullanılan bir çay örneği.
Orta Asya’nın bazı kesimlerinde modern zamanlara kadar para olarak kullanılmaya devam edildi.
780 Yılından Bir Çay Tarifi
Çay 780 yılında ilk kez vergilendirilmeye başlandı. Ve aynı tarihte bir kitap yazıldı. Kitabı yazan şahsına münhasır büyüğümüz, ünlü Taocu şair Lu Yu’dur. Kitabının ismi ise Çay Klasiği’dir.
Lu Yu kitabında çayın yetiştirilmesini, hazırlanmasını ve ikram edilmesini anlatıyordu. Şimdi size suyu kaynatma işlemi hakkında yazdıklarını aynen aktarıyorum:
‘’Su kaynadığında balık gözü gibi görünmeli ve fazla ses çıkarmamalıdır. Fokurdayan bir çeşme gibi takırdayınca ve birbirine yapışmış sayısız inci gibi görününce, ikinci evreye ulaşmıştır. Kıyıya vuran dalga gibi sıçrayınca ve kabaran bir dalga gibi ses verince, doruğundadır. Daha fazla kaynatılmamalı, su kaynayıp biter ve kullanılamaz.’’
Nasıl ama! Ee çay yapmanın bile bir edebiyatı var bu cihanda.
Çayın 1191 yılında Çin’den Japonya’ya transferi gerçekleşir. Orada da o kadar popülerlik kazanır ki çay yapmak için mistik ayinler düzenlenir.
Avrupalılar Çin’e Ulaşır
16. yüzyıl sonuna doğru Hollandalılar Doğu Hint Adaları’na ulaştıklarında, Çin mallarını bölgedeki diğer ülkelerin aracılığıyla satın almak zorunda kaldılar. İlk çay sevkiyatı için tarih veriyorum:1610. Hollanda gemisi ilk çay sevkiyatını gerçekleştirdi. 1630’larda Fransa’ya ve 1650’lerde İngiltere’ye ulaştı.
Ee Avrupa’ya ulaşır da türlü tartışmalara gebe olmaz mı? Olur. Kimileri yerden yere vurur kimileri ise savunmaktan bitap düşer bizim tavşankanı arkadaşı. Ama öyle bir örnek var ki okuyunca siz de benimle aynı şaşkınlığı paylaşacaksınız. Eminim! Çay savunucusu doktorlardan birine çeviriyoruz mikrofonumuzu. Hollandalı doktor, Cornelius Bontekoe çayı şu sözlerle tavsiye edip, savunuyor:
‘’Hastalar günde 50 fincana kadar çay tüketmelidir. Üst sınır olarak günde 200 fincan öneriyorum. Her erkeğin, her kadının her gün çay içmesini istiyoruz; olanaklıysa her saat; günde 10 fincanla başlayıp, dozu giderek arttırarak –midenin alabildiği kadar.’’
Kendileri büyük ihtimal bir çay şirketiyle antlaşma imzaladı. İnsanoğlu işte; ne zaman arar ne de yer. Hep aynı. 🙂
İngiltere ve Yazının Sonuna Doğru
1700’lü yıllar başladığında İngiltere’de neredeyse hiç kimse çay içmiyordu. Fakat 1700’lü yılların sonuna gelindiğinde her şey çok farklıydı. Artık tüm ülke çay içiyordu. 1699’da yaklaşık 6 ton olan resmi ithalat, bir yüzyıl sonra 11 bin tona çıktı.
Peki ne oldu da İngilizler bu kadar coşkuyla çay tüketmeye başladı?
Esas faktörü hemen söylüyorum: Bir kadın. 1662’de 2. Charles’ın Portekiz Kralı 4. Joao’nun kızı Bragançalı Catherine’le evlenmesiyle çay İngiliz sarayında moda haline geldi. Ve en büyük atılımını bu sayede yaptı. Catherine’nin ülkeye yüce hediyesine karşılık şair Edmund Waller hem bir teşekkür hem de doğum günü şiiri yazdı kendisine:
‘’Kraliçelerin en iyisine, en iyi bitkiyi borçluyuz,
Güneşin doğduğu yerin yolunu gösteren,
Zenginliklerini takdir ettiğimiz o cesur ulusa.
Müz’ün dostudur çay, hayalimizi süsler
Dağıtır başımızdaki dumanları
Dingin tutar ruhun sarayını
Yakışır doğum gününde Kraliçeyi selamlamaya.’’
Bragançalı Catherine Ablamız.
Ticaret, şiirler, beynelmilel seyahatler derken bu tavşankanı yolculuğun da sonuna geldik. Çay emperyalizmin, sanayileşmenin, dünya egemenliğinin ve tüketim toplumunun öyküsüdür. İçerken bir daha düşünün. Haydi sağlıcakla!
*Tom Standage’in ‘Altı Bardakta Dünya Tarihi’ kitabındaki bilgiler baz alınmıştır.
Yorum Yap